top of page

ben, grinin ta kendisiyim.

ikinizin de sahiplenemediği yerdeyim.

yanardağ.jpeg

Şükür

 

 

Tefe-Tüfe Tefekkür

Tahminle kripto teşekkür

Alın teri aç kalmış, arar kür

Durup da büyüyen çoktan hür

Devran zikre tutulmuş, ruhunu tenzih peşinde

Tenzilat herkesin gözünde

Pos cihazında tavaf,

Kiri paylaşan her ele şükür.

Muhakeme

 

Yazıyorsun on beş yıl…

Onca yıl geçti yalın

Hiç oldu nice sevda

Caydın kimi imkandan

Kariyerin: komi, şoför, teknisyen

 

Yayıncılar yok gördü on yıl…

Yer bulamadın bültende

Uyarlanamadın içeriğe

Reklam tutmadı yüzün

 

Bağımsız adın beş yıl…

Adım ardı kitapçı turun

Yurdunu bulamadı yaprakların, yazdıkların, inancın.

 

İşaretleri oku Mahmud

Boşuna bu kitapların.

 

Sermayeniz uçkurda gevşek kuşak

Himayeniz vitrinde bayağı tutsak

Sattıklarınız hâlâ geçmiş kuşak

Güvenene sığındınız her kavşak.

 

Size mi kalmış tarrağım!

Zaten palas pandıras saçım-başım

Muhattabım salt okuyanım…

İnat

 

Elimde tohum;

Dağı, taşı dolandım.

Çatlamış topraklardan,

Mağaralara yollandım.

Bu dünyaya doğmasın diye;

Onu en kuytu avucumda

Sakladım.

İnadımla tohumun;

Mezarını kazdım.

beden eğitimi

 

Biz ayağım; dize kadar batık,

dil oyunları çamuruna.

Diğer baldırım dalmış,

edebi okyanusa.

Torsom; göğüs gererken

Anadolu esintisine,

Ellerim kavrulur;

mistiğin ateşiyle.

Başım ise peşinde,

eter alemlerde...

devamlılık.jpeg

Yel

 

Bir derdi var dinmiyor

Neler diyor, bilinmiyor

Koltukaltıma dadanıyor

Yüreklendirmek için mi

Sürüklemek mi niyeti

Bu inat, bilinmiyor.

 

Sensin hayatı taşıyan

Issız adaları yaşatan

Yeni dünyaları yaratan

Aynı esintiyle birlikte

Eski dünyanın gemilerini

Hastalıkları, yanaştıran.

giz

 

ruhum gözümden,

bedenim midemden,

aklım ağızımdan konuşur.

 

bedenimi üzen ruhum; midemi

aklımı üzen bedenim; ağızımı

ruhumu üzen aklım; gözümü ağlatır.

ion.jpeg

Açık hava

 

Yatağından bir yıldızı

izlersen;

Terkeder seni

cam çerçevesinden.

 

Yatağında o yıldızı

takip edersen;

Eşlik eder sana

gün ağarken.

Ab’ı hayat

 

 

gen’imiz

 

Armut ağaçtan uzağa düşmez.

O armut içinde kurt doğar,

elmayı uzak diyarlara

taşır.

 

 

 

iş’imiz

 

Üç taşı, bir kefenle sardım.

Üzerine;

bir bıyık, iki de kömür attım.

Bizi soranlara;

çarşaf içinden mektuplar yazdım.

Gönlümün yonttuğu mermerler,

böbrek taşlarımla imzaladım.

 

 

 

geniş’imiz

 

Kurtlarını döker, her dansında

evrenin inci taneleri.

Ağıtları yakara-tutuşsun,

eteklerinden taş toplar

yeniden vals’a binlercesi.

21.asır .jpeg
isimsiz.jpeg
bottom of page