top of page
IMG_6098.jpeg

portekiz

20
24

Bundan önceki yazılar gibi bir gezi notu olmayacağını belirtmek isterim. Yine avare ve öngörülememiÅŸ kararlar ile dolu günler geçirdiÄŸim doÄŸrudur, fakat bu sefer tanımadığım bir dünyayı gözlemlemeye deÄŸil, onun parçası olmaya çalışıyorum. Göçmen bir çiftin ilk bocalamalarına dair notlar, diyebiliriz…

20240126_101843_edited.jpg

Porto

​

Porto’da üç gün seyahat. Alelade bir gezi misali yaÅŸamı evde bıraktığın gibi deÄŸil… daha fazlası… evde bıraktığın. Yine de, Porto’da üç gün. Cibilliyetimiz amatör tatilciler gibi gözükebilir; 24kg iki bavul, 10kg sırt çantaları. Ranzada üç gün. Taksili, trenli karavan misali. EÅŸkâl: Tamirim ve Gizotti.

​

Porto’da kol kola

Bir elde harita

Birinde kamera

Biri ayak, biri göz

Köprüden yakalık,

Ä°stavrit ve ÅŸarap.

Douro’dan limana

Yelkenlide meÅŸe fıçılar

Tıpalar… tıpış tıpış sokaklar.

TaÅŸ, kilise ve nehir.

20240428_131030.jpg
20240126_104616.jpg
IMG_6202_edited.jpg

Tatil bitti. Bayır, taÅŸ sokakta omuz omuza binaların balkonlu bir odasındayız. Banyo hususi. ÖÄŸrenciler yurdunda, Hristiyan Üniversitesi Fakültesine bitiÅŸik nizam on gün.  Dertsiz başına, yine bir o kadar yaptırımsız, fuzuli çığıran öÄŸrenciler. AÄŸabeylik kulüplerin, bıyığı terlemiÅŸ delikanlılara, kendilerini kanıtlamak için sunmuÅŸ olduÄŸu ayin sebebiyle; Savana’da bu ergenlik serzeniÅŸleri, önümüzdeki on geceyi bize zıkkım edirteceÄŸe benziyor.

 

Çanlar… Tatil bitti.

​

Yeni bir dünyada bu asosyal kulunuz, on beÅŸ yıldan sonra kendisini, elinde telefon ve hafızasında numaralarla buldu. Bu birinci gün.

 

“Kitabına uy gizay”, “Lütfen” de, lütfen gizay.

​

Sonraki üç gün ÅŸehirdeki bütün bankaları tek tek gez gizay… lütfen gizay. Oturma izni olmadan açamazsınız. Kayıtlı adresiniz olmadan, kira sözleÅŸmesi olmadan…

​

Hesap açamazdan ve bu çıkmazdan sıyrılamazdan, koca ÅŸehirde cebim kabarık, komando/gerilla göÄŸsümde birikimim… Sabır, dikkat, öngör, gör-gör-gör. Çanlar. Kafa çınlar. Sokakta koku, tarz kokusu.

​

“Affedersiniz gencüler…” Lütfen gizay… “Nereden tarz çözebilirim acaba?” “Yok mu, olmaz mı?” “DoÄŸru, meydanda kakalarlar…”

“Gel bro, ben vereyim.” Ä°ÅŸgal evinde, Irak’ı ve Türkiye’yi tanıdığını zanneden hukuk öÄŸrencisi kardeÅŸimden ayrılırken “Freedom Kürdistan” diye çığırıyor. Nitekim öÄŸrenciler Coimbra’da bağırmayı seviyor efendim.

​

​

Gördük ki banka kapıları bize kapalı, Dico bacıyla baÅŸladık ev avına. Sabah-akÅŸam hostelde yemeÄŸi piÅŸirip bir haftada 1000km, girdik-çıktık Coimbra bölgesinin her vadisine. Vesselam, kurtuluÅŸumun bir Ä°ngiliz’in elinden olacağını düÅŸünemezdim.

IMG_6056.jpeg

Coimbra

IMG_6177.jpeg
20240205_165512_edited.jpg
20240428_131413.jpg
IMG_7168.jpeg
IMG_6848.jpeg
IMG_0011.jpg

FornoÅŸ'istan

Ä°spanya sınırına yakın küçük bir kasabanın minnoÅŸ ve temiz bir köyünde; yarı Ä°ngiliz, yarı Ä°rlandalı bir “single mom” ‘dan cüzi fiyata, çift göz bir ev tutuyoruz. SaÄŸ olsun bize bir yıllık kira sözleÅŸmesi yapmaya da razı oluyor. Muhtarımızdan mühürlü kağıdımızı da alınca, bürokrasinin düÄŸümleri peÅŸi-sıra çözüleceÄŸe benziyor. Amma velakin büyük bir derdimiz var.

 

Vergi dairesini geçtim, nüfus müdürlüÄŸü de tamam, sosyal sigorta numaralarını da aldık, bankanın “he” demesi de an meselesi. E hadi kasabaya yarım saatte yürüyoruz… Lakin en yakın kitapçıya en azından yarım gün yolum var ki, en yakın muktedir Ä°ngilizce satan, çaÄŸdaÅŸ bir kitapla aramda en az 250km var. Ve ben bu allahın unuttuÄŸu köyde yaÅŸamaya, yanımda sadece beÅŸ kitap ile geldim: Jung’un destansı baÅŸyapıtı “The Red Book”, Spinoza’nın “Ethica”sı, Åžule Gürbüz’ün “Kıyamet Emeklisi 2.Cilt”, Roger Zelazny’den bilim-kurgu fantazyası “Lord of Light” ve ikinci yüzyılda Apuleius tarafından yazılmış “The Golden Ass”.

​

​

Patikalarda naralı kuÅŸlar, tahlili tamam köy çeÅŸmeleri, sobalık odun doÄŸramak, sabahları fırın arabasını yakalamak, sessiz-nezih pencere mizanseni, uyuyan üzüm baÄŸları, çamlar ve mimoza… Buram buram… O kadar da zor deÄŸilmiÅŸ. Fakat kulakta hâlâ bir çınlama. Åžükür ayamda aÄŸdalı çiçekler, vakumda bekleyen Bulam, Çelikhan… bi tiftiÄŸe bakar, hazır vaziyette yarım kilo Anadolu tütünüm.

Yine de kulağımda maden havzasından taÅŸan siyanürlü çamur, hâlâ harabe Hatay ve bundan gurur duyan bir cumhurbaÅŸkanı…

Kulağımda hâlâ bir çınlama. Budanması gereken Heybeli, gübrelenmesi gereken fındıklar… kulağımda hâlâ bir Türkiye.

​

​

Çam odun pulları, komÅŸuda doÄŸranan barter karşılığı, yakacak dilimler ile birlikte çatırdıyoruz. Ocakta: Anadolu’dan bakır çay demliÄŸi, Ä°ngiliz düdüklü alüminyum demlik ve Ä°talyan moka pot. Gaz ve su Portekiz’den. Uygunsuz vakitlerde kayıttan çalan melodik kilise çanları korkarım artık asabımı bozmaya baÅŸardı. GüneÅŸ varmış yokmuÅŸ dinlemeden, kafasına göre çalıyor mübarek. Nitekim… kulakta hâlâ çınlama. Heybeli’yi saÄŸ olsun Zadeler’in en Âli’si budamış. Gübrenin ivediyle köye ulaÅŸması gerekiyor, bakınız ÅŸekil A4: Bir aydır cep telefonu kullanıyorum ve bir kıta öteden çiftçilik yapmayı baÅŸardım. Köyde adama en gayetinden okkalı bir “siktir” çektirecek bir hamledir, bu kabullenilmelidir… yutkunuyorum.

​

Bir ay oldu ve uÄŸraÅŸacak üç-beÅŸ bir ÅŸeyler bularaktan götümüzü ve eÅŸkalimizi bölge insanına alıştırıyoruz.

​

 

​

Sırtımda koyun

Polaris cırcıra teslim

Çift sütun pirinçte

Bab-ı Fitil tütüyor.

Bahar dönümünde

Ömür de devriliyor.

Alemden ay batıyor,

Kayan yıldızın yerine de

Ormanın yeşili doğuyor.

Kan aynı kırmızı…

​

                                 Rancosinho No:37

 

 

​

​

​

​

Sonraki üç hafta boyunca sabır taşını asit suyunda boÄŸan bir fırtına ile tepetaklak buluyoruz kendimizi. DilediÄŸimiz dünyevi günahlarımızın en azından üççeyreÄŸine öyle ya da böyle bir türlü kavuÅŸamıyoruz efendim…

 

​

Kadırga

​

Çelik hapsetmemiÅŸken ateÅŸi

Küstüren meltemi

Ve sabrı tükenen denizcileri düÅŸünürken;

Yüzen bir mezarlıktır kadırga

Ve acı insan eti.

 

Yüzmekten uzağım… Ä°vmem yer-yeksan

Ve yığma taş duvarlar ardından

Alaycı ıslığını işitiyorum fırtınanın.

ÇeliÄŸe hapsedilmiÅŸ insan kargoları

Nuh’un küskün harı

Ve kadırgalarımı titreten okyanusun sabırsızlığı.

 

PürtelaÅŸ kapalı denizde

Birbirini yiyen halkımın

Ä°vediliÄŸinde güneÅŸlenirken;

Yenil(en)dim bu eski dünyada

Birden geldiÄŸim daha eski dünyamdan.

Yeni dünyaya sürüklenen eski dünya

Mahkûmları kadar da acizim.

Okyanusun bengi inadına

Boyun eÄŸen taÅŸ bir köyde,

Araf’ta hapsolmuÅŸ

Anca baharda teslim edilecek

Odun ateÅŸini bekliyorum.

 

​

​

Bütün kağıt iÅŸleri ve cici insan tasdiknameleri bu gün içindi… göçmenlik randevusu. Aynı gün baÅŸka ÅŸehirlerde girmiÅŸ olduÄŸumuz bürolardan hevesimiz kursağımızda çıkıyoruz maalesef. Benimki gayet sakin ve rahat bir görüÅŸme iken; Dico’nun randevusunun üç ay sonrasına ertelendiÄŸi haberini alıyoruz. Bunun üzerine dinmek bilmez bahar tufanı asabiyeti ve sekteye uÄŸrayan Anadolu erzak tedariki. Bitmeyen ayaz yüzünden, hiç hesapta yokken yeniden komÅŸuya, odun doÄŸramaya mesai arayan iki Heybeliadalı. Bir taÅŸ evde en bulunmak istemeyeceÄŸin mevsimdeyiz. YaÅŸ ve soÄŸuk taÅŸ kestirdi dizlerimize. Açıkçası romatizmayla burada tanıştım. Lakin meÅŸeyle yanan sobalı günlerin keyfini unutamam.

 

Diz dize bir yastıkta kocamayı da burada öÄŸrendim nitekim.

 

​

YaÅŸam üçüncü ayına girerken Tamirim ayağını tozlandırmaya Sevilla’ya doÄŸru yola çıkma kararı alıyor. GöçmenliÄŸin Araf Psikolojisi Dico’yu 1000km yürümeye iterken; ben ise dört çeker bir ahbap kovalıyorum. Uzaklarda aradığım nice olası araç sonrası, komÅŸu köyde (yine gri renkte) 1994 model bir Nissan Terrano II buluyorum. Ä°çine bir yatak, iki çekmece, bir de tezgah attık mı, saÄŸlamız. Siftahı Ä°spanya’ya sürerek Dico’yu 450km noktası olan Salamanka’da yakalıyorum. Karı-koca yine bilmediÄŸimiz bir diyarda araba sürerken buluyoruz kendimizi… hastasıyız.

​

Dördüncü aya çekme karavan sahipleri olarak giriyoruz. 1990 model çift dingilli, yedi metreye yakın boyuyla Alman bir karavan. An itibariyle birikimimizin yarısını harcamış bulunuyoruz, durumlar fena deÄŸil. Bir Ä°ngiliz’den satın aldığımız ruhsatsız ve plakasız aracımızı, yine Ä°ngiliz bir taşımacı sayesinde, Ä°rlandalı bir hanımefendinin tarlasına konduruyoruz. Yaz ortası itibariyle kalıcı meskenimiz budur. MeÅŸe, kestane, çam, dere, gölet, tarih-öncesi-dönence-dikili-anıtları, nice kuÅŸ türü, güneÅŸ paneli ve kaynak suyu…

 

Bundan sonrası yaz itibariyle bildiğiniz terane, fındık macerası.

Siz saÄŸ, biz selamet.

20240218_120226_edited.jpg
IMG_6666.jpeg
20240523_194513.jpg
20240523_194837.jpg
20240304_130226_edited.jpg
20240407_122352_edited.jpg
20240525_175436.jpg
20240304_130432_edited.jpg

Gizay Bozkurt

yazig Mahmud Sıfatsız

2024

bottom of page